Uncategorized

Alfa lipoik asit :

Alfa Lipoik Asit Nedir?

alfa lipoik asit veya tioktik asit olarak bilinen lipoik asit , oktanoik asitten türetilen bir bileşiktir. Alfa lipoik asit veya ALA, vücutta kendiliğinden oluşan bir bileşiktir. Enerji üretimi gibi hücresel düzeyde işlevlerde görev almaktadır. İnsan vücudu gereksinim duyulan tüm ALA'yı üretebilir. Buna rağmen yeterli miktarda vücutta olmadığı durumlarda  dışarıdan yiyeceklerle de alımı sağlanmaktadır.

next

Alfa Lipoik Asit Faydaları?

Hayvanlarda ve insanlarda kan şekeri seviyelerini düşürdüğü, diyabete yardımcı olduğu etki sayesinde popüler hale gelmiştir. Yapılan çalışmalarında kan şekeri seviyelerini normal düzeylere düştüğü gösterilmiştir.

Alfa Lipoik Asit İçeren Besinler Nelerdir?

  • Pirinç kepeği
  • Kırmızı etler
  • Brokoli
  • Ispanak
  • Karaciğer, kalp, böbrek vb. gibi organ etleri
  • Patates
  • Domates
  • Brüksel lahanası
  • Yeşil bezelye

Alfa lipoik asit ve anti aging

Alfa lipoik asit oksijen tüketimini arttırır ve alfa lipoik asit tüketiminin yaşlı deneklerde oksijen tüketimini daha iyi arttırmasında yardımcı olmaktadır. klinik I.V , alfa lıpoık asit uygulamaları ile özellikle anti aging ve nöropatilerde harika sonuçlar almaktayız.

Alfa lipoik asitin diğer özellikler

  • Alfa lıpoik asit cildinizi güzelleştir.
  • ALA ayrıca yaşlılıkta görülen bunama (demans) bulgularını azaltır ve ilerleyişi yavaşlatır.
  • Oksidatif stresi önler. Çok güçlü bir antioksidan olması  ve tüm yaşlanma sürecini geciktirmektedir.
  • HbA1c düzeyini azaltmaya yardım eder.  ALA’nın kan şekeri düzenlenmesine yardım etmekte ve diyabete bağlı sinir harslarında düzenleyici rol oynamaktadır.

Devamını Oku...

Ozon tedavisinin kalp damar hastalıklarında önemi :

OZON TEDAVİSİNİN KALP DAMAR HASTALIKLARINDA ÖNEMİ :

     Ozon kanda antioksidan etki, antienflamatuar etki, kanın sulanması ve oksijen taşıma gücünün artması sağlamak için uygulanmaktadır.  Ozonun kırmızı kan hücrelerine (eritrositlere) olan etkisiyle onları daha esnek hale getirmekte ve bir yandan yüksek oksijenlenme diğer yandan dolaşımın rahatlamasını  sağlayarak kanın arzu edilen bölgelere ulaşmasını sağlamaktadır. Kan hücrelerinin oksijenle olan bağının gevşetilmesi oksijenin gereksinme olan dokulara geçişini kolaylaştırmaktadır”

Bacaklardaki atar damarların kısmi tıkanıklarının da ozon eritrositlerin esnekliğini ve dayanıklılığını arttırmaktadır. Bu da oksijenin kılcal damarlar aracılığı ile dokulara ulaşabilmesini sağlamaktadır.

hücre zarlarının yapısal ve fonksiyonel sorunlarının giderilmesi, oksidatif serbest radikallerin işlevleri ve endojen antioksidan sentezi artmaktadır.

Hipertansiyon hastalıklarında ozon mevcut ilaç tedavisine destekleyici olarak  verilmektedir. Lipidler ve kanın oksijenlenmesi üzerine olan ozonun etkileri ile tansiyonu normal sınırlarda tutabilmek için gereken ilaç dozu azalmakta ve hastalar kendilerini çok daha iyi hissetmektedir.

 İskemik Kalp Hastalıkları , geçirilmiş myokard enfarktüsü ozon terapi ile büyük yarar sağlamaktadır. 

aritmi, taşikardi gibi kalp ritm sorunu olan hastalarda ozon lipid düşürücü etkisi yanında elektrolitlerin dengelenmesini sağlamaktadır .

   Çevresel damarların fonksiyonlarını optimize etmesiyle ince damarların işlevleri düzelirken yeni damar oluşumları da sağlanmaktadır. doku beslenmesi bozukluğu nedeniyle amputasyon denilen iyileşmeyen hasta uzuvların kesilmesi gerekliliği kalkmaktadır.

Devamını Oku...

Torbalama Ozon Tedavisi

Bu beyefendi uzun yıllardır tip 2 diyabet(şeker) hastalığı ile mücadele eden bir hasta...Hastalık, maalesef bacak damarlarında da ağır tahribat yapmış, damar tıkanıklığı ve gangrene giden diyabetik ayak infeksiyonu gelişmiş..

Bu süreçte kendisini takip eden hekimlerce gerekli tüm tıbbi önlemler alınmasına ve uygulanmasına rağmen tablo olumsuz bir şekilde ilerlemiş. Hastaya amputasyon (parmak ve ayağın bir kısmının kesilmesi) kararı verilmiş olsa da son bir tıbbi seçenek olarak ozon tedavisi önerilmiş...

Hasta son bir umutla kliniğimize getirildi. Ateşi yüksek ve genel durumu olumsuzdu. Acil bir durum değerlendirmesi yapıp, ne yapacağımızı planladık.Hızlı hareket etmek zorundaydık, aksi takdirde hastamız ayak ve parmaklarını kaybedebilirdi(Şeker hastalığı, tüm hastalıklar arasında en sık amputasyon nedenidir) . Damar doepler ultrason ve yüzeysel doku ultrason ile damar ve yara değerlendirmesini takiben sistemik ve bagging(torbalama) ozon terapi başladık. Hasta kısa zamanda ozon tedavisine yanıt vermeye başladı. Gangrene giden ağır diyabetik yara infeksiyonu kayboldu.

Tekrarlanan damar ultrasonunda damardaki tıkanıklığın yarı yarıya azaldığı rapor edildi . Genel durum düzeldi , ateş düştü 500 lerde giden kan şekeri , olması gereken normal düzeylerine indi. Hastamız kendisini çok zinde ve dinç hissetmeye başladı. Tabi ki biz de bu harika sonuçlarla çok mutlu olduk ve mutluluğumuzu sizlerle paylaşmak istedik.Yaşamın olduğu yerde umut vardır.

Sağlıklı günler dilerim. ??#ozontedavisi#torbalamaozon#damartikanikligi#diyabettip2#dahiliyesamsun

Devamını Oku...

UYUZ TEDAVİSİNE YARDIMCI BİTKİSEL DESTEKLER

UYUZ TEDAVİSİNE YARDIMCI BİTKİSEL DESTEKLER

 Maalesef özellikle birkaç yıldır ülkemizde, Klasik uyuz tedavisine yanıtsız hızlı bir uyuz vaka artışı söz konusu.  Normal koşullarda, uyuz bulaştığı zaman, eczaneden alacağınız losyonu 1-2 defa sorunlu bölgeye sürerek bu rahatsızlıktan kurtulursunuz. Ama son aylarda bahsedilen uyuz problemini gidermek için bu ilaçların yeterli olmadığı görülmekte. Dayanılmaz bir kaşıntı, küçük sivilceler uyuzun ilk işaretleri olarak kendini belli eder ve tedaviye ertelemeden başlamak gerekir.

Risk faktörü kalabalık ortamlar

 Birincil risk faktörü; kalabalık. Çok insanın yer aldığı mekanlar genellikle bu hastalığın odak noktası. Temasla ve kıyafetler aracılığıyla bulaşır. Tedavi ederken en önemli şey parazitlerin hızla öldürülmesidir.

Uyuz tedavisine yardımcı bitkeler nelerdir ?

Uyuz gibi parazitlerin vücuttan uzaklaşmasını sağlayan bazı bitkisel yardımcılar var. Kekik, lavanta, çay ağacı, ardıç katranı gibi şifalı bitkilerden yardım alarak uyuzdan kurtulmak mümkün olabilir. Lavanta yağıyla uyuzla mücadelede güzel sonuçlar alınır. Deriye yerleşmiş parazitler bu yağın yardımıyla yok olur.. Sirkenin antiseptik gücünden yararlanarak zararlı akarlar hızlı bir şekilde uzaklaştırılır. Ayrıca bir takım aromatikyağ formülleri ile uyuz tedavisinde harika sonuçlar alınabiliyor.

İlaçlara direnebiliyor!

 Fakat başta da altını çizdiğim gibi, yeni uyuz türü bu ilaçlara dayanıklılık gösterebiliyor, direnebiliyor! Ciltte ilk anda kaşıntıyla birlikte kendini belli eden uyuza yakalandığınızda önce mutlaka bir öncelikle aile hekiminize veya  dermatologunuza danışın ve verilen tıbbi tedavileri uygulayın. Yeterli olmazsa şu formülü de eczacınıza hazırlatıp tropik olarak uygulayabilirsiniz.

Uyuzun doğadaki formülü

-Yarım litre kekik hidrosolü

-Yarım litre lavanta hidrosolü

-200 ml sirke

-1 tatlı kaşığı tuz

-10 ml ardıç kadranı

Bu verdiğim malzemeleri belirtilen oranlarda bir cam kapta karıştırıp çalkalayın. Akşamları vücudunuza, özellikle kaşıntılı, hasar görmüş bölgelere sürüp en az 2 saat bekleyin ve ardından duş alın. Uygulamayı hergün yapın ve iyileşene kadar sürdürün.

Çay ağacı yağı (Teatree oil) ve parazitler

Formül : Parazitleri öldüren ve cilt yapısını destekleyen bir doğal yardımcı. Çünkü bu yağın dezenfektan etkisi bulunur. Uyuz için en iyi ev ilaçlarından biridir. Hastalıktan kaynaklı deride beliren yaraların iyileşmesi için de güzel sonuçlar alınır. Ayrıca 10 ml Çay Ağacı Yağını, 200 ml susam yağı içine katarak( ve iyice karıştırarak) elde etiğiniz losyonu günde 1 kez vücudunuza sürerseniz önerdiğim bu formülün de faydası olacaktır. Her kullanımdan önce formülü koyduğunuz şişeyi çalkalamayı unutmayın.

Devamını Oku...

Çay Ağacı Yağı Ne İşe Yarar?

ÇAY AĞACI YAĞI NEDİR?

Çay ağacı bitkisi Avustralya ve Yeni Zelanda’da yetişen bir bitkidir. Bitkinin antiseptik ve anti bakteriyel içeriğinden dolayı birçok cilt hastalığında veya enfeksiyon hastalıklarında işe yarar. Doğada oluşan ve antibakteriyel içerikli en saf ilaç olduğu biliniyor.

Uçuklara iyi gelir

Herpes olarak bilinen yaygın virüs genelde genital bölgede ve dudak çevresinde görülür. Virüslü olan bölgeye birkaç gün düzenli olarak bir pamuk yardımıyla çay ağacı yağı uygulamanız uçuğun geçmesine yardımcı olacaktır.

İyi bir Akne ilacıdır.

Çay ağacı yağının en bilinen kullanım alanlarından biri akne ve akne izlerine olan etkisidir. Piyasaya bu etkisi doğrultusunda birçok çay ağacı yağlı kremler, serumlar ve maskeler sürüldü. Çay ağacı yağını saf halinde tonik olarak cildinizde kullandığınız takdirde var olan aknelerin söndüğünü, akne izlerinizde de azalma olduğunu görebilirsiniz.

Diş etlerine iyi gelir (Özellikle Gingivit ve Ağız kokusuna !)

Ağız içerisinde oluşabilecek enfeksiyonlu yada iltihaplı bakterilerle savaşır. Diş etinizde oluşabilecek iltihapları gidermede zengin aktibakteriyel içeriği sayesinde oldukça iyidir. Ayrıca ağız kokusunu önler. Böyle bir durumda yağ ile gargara yapabilirsiniz.

Dezenfektan görevi görür

Çay ağacı yağı ideal bir doğal el dezenfektanıdır. Yapılan bazı çalışmalar, temizleyicilere biraz çay ağacı yağı konulmasının dezenfektan özelliğini arttırdığını doğrulamıştır. Ayrıca, çay ağacı yağının doğal bir el dezenfektanı olarak kullanılması, soğuk algınlığı, grip ve diğer hastalıklardan sorumlu bir takım mikropları öldürmeye yardımcı olabilir.

Doğal deodorant görevi görür

Çay ağacı yağının antibakteriyel etkileri, terleme ile ilgili koltuk altı kokusunun kontrolüne yardımcı olabilir. Ter bezlerinizdeki salgılar cildinizdeki bakterilerle birleştiğinde, orta ila güçlü bir koku oluşur.  Çay ağacı yağının bakteri ile mücadele özellikleri onu deodorantlar ve ter önleyiciler için ideal bir doğal alternatif haline getirir.

Yaraları hızla iyileştirir

Kesik ve sıyrık gibi yaralarda enfeksiyonu önlemenin yanı sıra ciltteki yaranın hızla iyileşmesine de yardımcı olur. Çay ağacı yağı iltihabı da azaltır. Yaranıza pansuman yaparken pamuğa birkaç damla çay ağacı yağı damlatmak iyi gelecektir.

Kepeği azaltır

Kepeklerin sağlığa bir tehlikesi bulunmasa da görüntüsü sinir bozucudur. Çay ağacı yağının saç derisindeki kepek, kaşıntı ve fazla yağlılığa etkisi kanıtlanmıştır. Kepeği azaltmak için şampuanınıza birkaç damla çay ağacı yağı eklemeyi unutmayın.

Böcek savardır

Çay ağacı yağı sinir bozucu böcekleri ve sinekleri uzak tutmada başarılıdır. Ayrıca oluşan böcek veya sinek ısırıklarının vücuda verdiği kaşıntı, ağrı ve acı gibi etkilerini azaltmaya da yardımcı olur. Bazı durumlarda, standart böcek öldürücüler veya kovuculardan daha etkilidir.

ÇAY AĞACI YAĞI KULLANILIRKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

Çay ağacı yağını direk olarak içmek vücuttaki toksik etkiyi arttıracağı için ciddi hasarlar verebilir.

Cildiniz için kullanmadan önce küçük bir alanda deneyip cildinizin alerjik reaksiyon gösterip göstermediğini test etmelisiniz. Hassas bir cildiniz varsa veya çay ağacı esansına karşı bir reaksiyona sahipseniz cildiniz tahriş olabilir. Kullanmadan önce bir uzmana danışmanızı öneriyoruz. 

Ayrıca, çay ağacı yağı küçük çocuklar ve evcil hayvanlar için güvensiz ve tehlikeli olabilir.

Devamını Oku...

ÇÖREK OTU (NIGELLA SATIVA) FAYDALARI NELERDİR ?

ÇÖREK OTU( NIGELLA SATIVA) FAYDALARI NELERDİR? ÇÖREK OTU YAĞI NE İŞE YARAR?
Özellikle Türk mutfağında da sık kullanılan çörek otu ve yağının vücuttaki pek çok sisteme önemli yararları var. İşte çörek otu yağının faydalarının bazıları ;
• Bağışıklık sistemini güçlendirir(immünomodülatör etki)
• Astım hastalarına iyi geldiği görülür (Anti astma etki)
• Kan şekerini düşürür (Hipoglisemik etki)
• Kuru öksürük ve bronşite iyi gelir
• İltihap kurutucudur (Antiinflamatuvar etki)
• Gastrit ve ülser rahatsızlığına yararlıdır (Antiasid,antiulser,gastroprotektif etki)
• Mide hastalıklarını önler
• Halsizliği ve yorgunluğu alır (Tonik etki)
• Kanser hücrelerinin gelişip vücuda yayılmasını engeller, karaciğer, meme, prostat kanserini yavaşlatır (Kemoterapiye yardımcı etki)
• Yaraları iyileştirir(Skatrizan, epitelizan etki)
• Kabızlığı giderir
• Doğum yapan annelerde sütü çoğaltır
• Dolaşım sistemine faydalıdır
• Mevsimsel alerjik rinit atak ve semptom şiddetini azaltır

ÇÖREK OTU YAĞI NASIL KULLANILMALI?
Birçok hastalığa iyi gelen çörek otu yağı sabah, öğle ve akşam yemeklerinden önce dilerseniz yoğurdunuza katabilir veya su ile içebilirsiniz. Hem sindirime iyi gelen hem de vücudu dengede tutan çörek otunun yemeklerden önce alınmasının sebebi, iştahınız kapatır ve doyma hissi vererek yiyeceklere olan ilginiz azalabilir. Salatalara, yemeklere veya yoğurda katarak çörek otu yağını kullanabilirsiniz. Kullanıma başlamadan önce her zaman vurguladığım gibi, öncelikle doktor veya eczacınıza danışın. İlaç etkileşime neden olabilir. Hamileler ve 4 yaşından küçüklere kullanımı önerilmez

ÇÖREK OTU NASIL TÜKETİLİR?
Soğuk pres şeklinde üretilen, koruyucu ve katkı maddesi olmayan ve karışım yağ içermeyen çörek otu yağı tercih edilmelidir. Açıldıktan sonra buzdolabında saklanmalıdır. Çörek otunun kaliteli olmasından emin olun.

Devamını Oku...

Sık Karşılaşılan Yeme Bozuklukları

Yeme bozukluklarında temel sorun az veya çok yeme değil; kilo ve görünümüyle ilgili aşırı ve gerçekçi olmayan algılama ve abartılı uğraştır. Bilişsel, duygusal, davranışsal etkenler de bireyin kendi vücuduyla ilgili yargısını etkiler. Temel olarak iki tür yeme bozuk luğu vardır. Bunlar, Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza olarak isimlendirilir. 

Anoreksiya Nervoza:

Anoreksikler mükemmeliyetçidirler ve yaşam standartlarını yüksek tutmaya çalışırlar. 

1) Şişmanlamaktan aşırı korku (aşırı korktuğu için bu yeme ataklarından sonra kendini kusturma, laksatif ve diüretik kullanma, yoğun egzersiz ve spor yapma gibi yöntemler de denerler),

2) Beden algılamasında bozukluk (oldukları durumlarda dahi kilolu olduklarında ısrar edebilirler veya bazı vücut bölgelerinin görünümleri ile ilgili şikayetleri olabilir)

3) Yaş ve boy uzunluğu için olağan sayılan bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme (kişinin kilosu, yaşı ve boyuna göre normal sayılan ağırlığın % 85’inin de altındadır),

4) Amenore (adet kesilmesi) karakterli bir yeme bozukluğu olarak tanımlanmıştır.

Bulimia Nervoza’da ise

1) Yeme periyodunda yeme işlemi üzerinde kontrolü kaybetmek

2) Tekrarlayıcı aşırı yeme atakları

3) Vücut şekli, görüntü ve kilosundan memnun olmama hali

4) Aşırı yemeye ek olarak, kilo almayı engellemek için uygunsuz aşırı bir reaksiyonlar geliştirmek (Kendini kusturma, laksatif kullanma, aşırı egzersiz yapma vb.)

5) Aşırı yeme ve dengeleyici karşı eylemlerin üç ay boyunca haftada en az iki kez olması.

Sık Karşılaşılan Yeme Bozuklukları

Yeme bozukluklarında temel sorun az veya çok yeme değil; kilo ve görünümüyle ilgili aşırı ve gerçekçi olmayan algılama ve abartılı uğraştır. Bilişsel, duygusal, davranışsal etkenler de bireyin kendi vücuduyla ilgili yargısını etkiler. Temel olarak iki tür yeme bozuk luğu vardır. Bunlar, Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza olarak isimlendirilir. 

Anoreksiya Nervoza:

Anoreksikler mükemmeliyetçidirler ve yaşam standartlarını yüksek tutmaya çalışırlar. 

1) Şişmanlamaktan aşırı korku (aşırı korktuğu için bu yeme ataklarından sonra kendini kusturma, laksatif ve diüretik kullanma, yoğun egzersiz ve spor yapma gibi yöntemler de denerler),

2) Beden algılamasında bozukluk (oldukları durumlarda dahi kilolu olduklarında ısrar edebilirler veya bazı vücut bölgelerinin görünümleri ile ilgili şikayetleri olabilir)

3) Yaş ve boy uzunluğu için olağan sayılan bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme (kişinin kilosu, yaşı ve boyuna göre normal sayılan ağırlığın % 85’inin de altındadır),

4) Amenore (adet kesilmesi) karakterli bir yeme bozukluğu olarak tanımlanmıştır.

Bulimia Nervoza’da ise

1) Yeme periyodunda yeme işlemi üzerinde kontrolü kaybetmek

2) Tekrarlayıcı aşırı yeme atakları

3) Vücut şekli, görüntü ve kilosundan memnun olmama hali

4) Aşırı yemeye ek olarak, kilo almayı engellemek için uygunsuz aşırı bir reaksiyonlar geliştirmek (Kendini kusturma, laksatif kullanma, aşırı egzersiz yapma vb.)

5) Aşırı yeme ve dengeleyici karşı eylemlerin üç ay boyunca haftada en az iki kez olması.

Yeme bozukluklarında temel sorun az veya çok yeme değil; kilo ve görünümüyle ilgili aşırı ve gerçekçi olmayan algılama ve abartılı uğraştır. Bilişsel, duygusal, davranışsal etkenler de bireyin kendi vücuduyla ilgili yargısını etkiler. Temel olarak iki tür yeme bozuk luğu vardır. Bunlar, Anoreksiya Nervoza ve Bulimia Nervoza olarak isimlendirilir. 

Anoreksiya Nervoza:

Anoreksikler mükemmeliyetçidirler ve yaşam standartlarını yüksek tutmaya çalışırlar. 

1) Şişmanlamaktan aşırı korku (aşırı korktuğu için bu yeme ataklarından sonra kendini kusturma, laksatif ve diüretik kullanma, yoğun egzersiz ve spor yapma gibi yöntemler de denerler),

2) Beden algılamasında bozukluk (oldukları durumlarda dahi kilolu olduklarında ısrar edebilirler veya bazı vücut bölgelerinin görünümleri ile ilgili şikayetleri olabilir)

3) Yaş ve boy uzunluğu için olağan sayılan bir vücut ağırlığına sahip olmayı kabul etmeme (kişinin kilosu, yaşı ve boyuna göre normal sayılan ağırlığın % 85’inin de altındadır),

4) Amenore (adet kesilmesi) karakterli bir yeme bozukluğu olarak tanımlanmıştır.

Bulimia Nervoza’da ise

1) Yeme periyodunda yeme işlemi üzerinde kontrolü kaybetmek

2) Tekrarlayıcı aşırı yeme atakları

3) Vücut şekli, görüntü ve kilosundan memnun olmama hali

4) Aşırı yemeye ek olarak, kilo almayı engellemek için uygunsuz aşırı bir reaksiyonlar geliştirmek (Kendini kusturma, laksatif kullanma, aşırı egzersiz yapma vb.)

5) Aşırı yeme ve dengeleyici karşı eylemlerin üç ay boyunca haftada en az iki kez olması.

Devamını Oku...